İlk motorlu uçağın uçuşundan yedi yıl gibi kısa bir süre
geçtikten sonra, 1910 yılında uçaklardan askeri amaçlarla yararlanma düşüncesi
ortaya çıkmış ve takip eden yıllarda uçak, yeryüzünde etkin bir taarruz silahı
olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Dünyadaki bu gelişmeyi yakından izleyen ve önemini
değerlendiren zamanın Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın direktifiyle, 1911
yılında, Genelkurmay başkanlığı bünyesinde askeri havacılıkla ilgili bir şube
oluşturulmuş ve Türk Askeri havacılığı’nın temeli olan teşkilat kurulmuştur.
Bu yeni silahın edinilmesine büyük önem veren Mahmut Şevket
Paşa maaşının bir kısmını bağışlayarak uçak alımı için kampanya başlatmış ve bu
kampanyaya başta padişah Sultan Reşat olmak üzere Donanma Cemiyeti, subaylar ve
bazı zenginler iştirak etmiştir. İki uçaklık para, kısa zamanda toplanmış ve
Fransa’dan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak satın almıştır.
Müteakiben, Yeşilköy Safra düzlüğünde Kara tayyare Mektebi,
Yeşilköy Feneri yakınlarında da deniz tayyare Mektebi kurulmuş ve havacı
personel yetiştirilmek üzere ordu ve donanmadan istekli subaylar seçilmiştir.
Çanakkale Muharebeleri başladığı zaman dünya ve Türk askeri
havacılığı mütevazı ve geliştirilmeye muhtaç bir durumda idi.
Çanakkale Muharebeleri havacılık yönünden, yeni silahın
gerçek değerinin anlaşıldığı ve bugünkü modern hava kuvvetlerinin temelini atan
kahramanları kavramaya çalışırken, icra edilen hava harekatının sadece o günkü
müşterek harekata katkısı değil aynı zamanda bugünkü havacılığımıza olan katkısı
da düşünülmekte ve hava kuvvetlerinin temelinin atılarak, hava stratejisi ve
taktiklerinin oluşturulmaya başlandığı bir harekat noktası olarak
değerlendirilmektedir.
Havacılık açısından işte böyle bir ortam içinde, 2 Ağustos
1914 günü seferberlik ilan edilmiş ve buna paralel olarak Yeşilköy’de bulunan
deniz uçaklarından 2’si İzmir, birisi de Çanakkale Müstahkem Mevzi Komutanlığı
emrine verilmiştir.
İskenderiye Limanı'nda keşif uçakları gemilere yükleniyor (1915). |
25 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Nara Meydanı’na
konuşlandırılan Nievport tipi deniz uçağı ile, Deniz Yzb. Savmi, Ütğm. Fazıl ve
Ütğm. Cemal’in yaptığı keşif uçuşları sayesinde, bölgedeki İngiliz ve Fransız
gemilerinin faaliyetleri izlenmeye başlanmıştır.
18 Mart 1915 tarihine kadar olan dönemde yapılan başarılı
hava keşif görevleri hem düşmanın elindeki gemi tip ve miktarını tespit, hem de
taarruz hazırlıklarını devamlı takip imkanı sağlamıştır.
18 Mart 1915 günü, havacılarımız erken saatlerde yaptıkları
keşif raporunu vermişlerdir.
“ Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı. Bunlardan; 19’u
ağır, 3’ü hafif olmak üzere 22’si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve
uçak gemisidir. Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür. 6
adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve
Fransız gemileri de demir almaktadır. ”
Bir süre sonra, boğaza giren ve kıyı bataryalarını şiddetle
bombardıman eden düşman donanma topçusuna, Ark Royal uçak gemisinden havalanan
İngiliz uçakları da ateş tanziminde geniş çapta yardım etmiştir.
18 Mart günü öğleden sonra, havacılarımıza; Limni Adası
civarındaki düşman kuvvetlerinin durumunu keşfetmeleri emredilmiştir.
Bir saat içinde görev bölgesine ulaşan pilotlar Mondros
Koyu’nda 13 harp, 4 nakliye, 29 kömür gemisi olmak üzere toplam 46 geminin
bulunduğunu, ayrıca Fransızların Gaulois gemisinin sahil topçumuzun ateşi ile
Çanakkale ağzında yara aldığını rapor etmiştir.
Çanakkale Muharebeleri süresince, karşılıklı keşif harekatı
devam ederken; Türk havacıları, o tarihler için başarılı sayılabilecek diğer
hava görevlerini de icra etmişledir. Bu görevlerden biri 18 Nisan 1915’de
yapılmıştır.
O gün Çanakkale Boğazı bölgesinde gittikçe kuvvetlenen ve
hava üstünlüğü kurmasından endişe edilen düşman hava gücünü tesirsiz hale
getirmek maksadıyla, Bozcaada’da 18 düşman uçağının konuşlandığı meydana hava
taarruzu planlamıştır. Ancak bu meydandaki uçaklar, keşif görevi için daha
önceden kalktığından, havada karşılaşılmış, kısa bir hava muharebesinden sonra
zayiatsız olarak meydana dönülmüştür. Bu görev amacına ulaşmadıysa da, asli
taktik hava görevlerinden olan “mukabil hava harekatı” nın ilk ve tipik bir
uygulaması olması açısından önem taşımaktadır.
Türk uçaklarının meydan taarruzu planlamasından esinlenen
İngilizler aynı gün üçer uçaklık iki kol ile meydanımıza taarruz etmişler,
ancak uçaklarımız daha önceden meydan içinde dağıtılarak gizlenmiş olduğundan,
atılan bombalar hasar meydana getirememiştir. Bu da, ufki dağılma ve gizleme
yapılarak, beka tedbirlerinin alınışına güzel bir örnek teşkil etmiştir.
14-19 Mayıs 1915 günleri, güney cephemizdeki karşı taarruzumuzu
desteklemek amacıyla; düşman çıkarma gemileri ve ordugahı bombalanmış Mayıs ayı
başından itibaren sabit balon ile boğaz gözetlemesi ve topçu atış tanzimi ve
birliklerimizi taciz eden manika balon gemisine taarruzlar yapılmış, her hava
hücumunda gemi, balonunu toplayıp yer değiştirmek zorunda bırakılmıştır.
Böylece bugün “yakın hava desteği” olarak bilinen görev tipinin basit bir
uygulaması yapılmıştır.
25 Haziran’da; Arıburnu bölgesindeki düşman karargahı
üzerine propaganda amacıyla 300 adet ingilizce yazılı bildiri atılmıştır. Bu
görev, hava gücünün psikolojik harpte kullanılmasına ilişkin güzel bir
örnektir.
30 Kasım 1915’te ise, Üsteğmen Ali Rıza, Teğmen Orhan’la
beraber, Çanakkale girişinde karaya oturmuş bulunan bir düşman kruvazörüne
taarruz etmek için görevlendirilmiştir. Tam bu esnada bir düşman uçağının
yaklaştığı görülmüş ve yapılan hava muharebesinde Üsteğmen Ali Rızafransız
uçağını makinalı tüfek ateşiyle düşürmeyi başararak Türk havacılık tarihine ilk
düşman uçağını düşüren pilot olarak geçmiştir.
Sonuç olarak;
Çanakkale Muharebeleri’nde, kahraman kara ve deniz
kuvvetlerimiz gibi havacılarımız da, üstün silah ve teknik olanaklara sahip
düşmanları karşısında, kendilerine düşen görevleri cesaret ve üstün görev
bilinici içinde başarıyla icra etmişler ve resmi İngiliz harp tarihi
kitaplarında:
“Harikulade müdafaasında yılmadan mücadele eden ve sonunda
başaran düşmanımıza hayran kaldık” dedirtmişlerdir.
Çanakkale Muharebeleri’nin ileri görüşlü askeri önderleri
yeni silahın gereksinimi olan strateji ve taktiklerin oluşturulmasına öncülük
etmiştir. Bu kapsamda ulu önder Atatürk şöyle buyurmuştur:
“ GÖKLERDE BİZİ BEKLEYEN YERİMİZİ ALMAK ZORUNDAYIZ. YOKSA O
YERİ BAŞKALARI İSTİLA EDER VE İŞTE O ZAMAN BU ÜLKE VE MİLLET ELDEN GİDER.
HALBUKİ BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLALE ÖRNEK OLMUŞ
BİR MİLLETİZ.
TAYYARECİLER! ŞUNU UNUTMAYIN Kİ YARININ EN BÜYÜK TEHLİKELERİ
SEMALARDAN GELECEKTİR. BU SEBEPLE SİZLER DAİMA HAZIR BULUNMAYA VE O ŞEKİLDE
YETİŞMEYE GAYRET EDECEKSİNİZ.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder